Psikiyatrist

Blog

Yazılarım

5edbbb72c9de3d1724e16536.jpg

Pandemi sırasında terapi

Pandemi öncesi psikoterapisine devam ederken İstanbul dışına çıkıp online terapiye devam ettiğim danışanlarım olmuştu. Gelebildiklerinde yüz yüze devam etmiştim. Genellikle de öğrenciydiler. Ancak sayısı yüksek değildi. Yine de birden başlayan psikoterapistlere göre deneyimliydim diyebilirim. Pandemiyle birlikte hastanemiz online görüşme için özel bir sistem ayarladı. Onunla devam ettik.

Yüz yüze görüşmeye göre terapist açısından daha yorucu olduğunu söyleyebilirim. 45 dakika-1 saat kadar ekrana aralıksız bakmak normal görüşmeden daha zor. Ancak danışan açısından bu bir şans olabilir. Bu zorluk bence seans aralarında daha çok mola almakla giderilebilir. Benim yaptığım terapi olan Bilişsel Davranışçı Terapinin özelliği nedeniyle ödevlerin seans öncesi kontrolü için bir gün öncesinden onları alıp basılı değerlendirmem, seans öncesi bazı testlerin değerlendirilmesi de, seans dışında da çalışmayı gerektirdiğinden bu da diğer zorluk oldu. Bir zorluk da internet servis sağlayıcılarından kaynaklanan kesintiler oldu.

Danışanı ev ortamında görmek de ayrı bir şans olabilir. Kadın danışanlar için çocuk varsa terapi sırasında onun yönetimi sorun olabiliyor. En azından birkaç danışanımın çocuklarıyla merhabalaştığım oldu. Erkekler için bu işi anneye devretmek sanırım daha kolay. Terapi boyunca beni dinleyen bir kedi de oldukça tatlıydı. Arabadan, parktan arayan danışanlarım da vardı. Etrafta kimse yoksa mekan sorun olmuyor. İstanbul’da çoğu yerde trafik azalsa da dış mekan sesten ve yazı yazma güçlüğünden dolayı elverişli değil bana göre.

Bu dönemde yalnız yaşayan ileri yaşta kişilerin danışma ihtiyacı arttı. Sokağa çıkma yasağı da bu kişilerin zaten azalan sosyalliğine darbe olmuş oldu. Önceden hafif kaygı bozukluğu olanlarda da bu arttı, bazılarında belirtiler çok ağırlaştı. Özellikle başlangıçta ölüm korkusu insanları ruhsal açıdan paralize etti. Yakınlarında hastalık ya da bu nedenle ölüm olan kişilerde farklı patalojiler olsa da şimdilik anksiyete ön planda diyebilirim ama bir süre sonra iş kaybı, sosyal sorunlar vb. artçı şoklarla depresyon da artabilir. Yoğun bakım süreci uzayan kişilerde unutkanlık, konsatrasyon kaybı, ajitasyon tedaviden sonra da bir süre devam edebiliyor. İlginç bir şekilde karantina zaten iyi olmayan evlliklerde sorunun büyümesine yol açtı ve danışma almak isteyen çiftler de oldu.

Online terapiyle devam etmek isteyen kişiler oluyor ve bunda ısrar ediyorlar. Sadece başka insanlardan hastalık kapma korkusu ana etken değil. Trafik, park yeri gibi sorunlar olmuyor ve hala psikiyatriye geldiğinin farkedilmesiyle ilgili sorun yaşayanlar mahremiyete kavuşmuş oluyorlar.

Ben ilk kez 1995’de Philedelphia’da Beck Enstitüsünde eğitim alırken orada online terapiyle karşılaşmıştım. Orada değişik eyaletlerde başarıyla uygulanıyor. Ülkemizde bu konuyla ilgili mevzuatın da gelişmesi gerekiyor. Özellikle terapi gereksinimi dışında raporu olmayan şizofreni ya da bipolar bozukluğu olan kişiler hastanelere gitme çok önerilmeyince karantina döneminde ilaç temini konusunda biraz zorlandılar. Benzer durumlar için hazırlıklı olmamız ve online terapi konusunda becerilerimizi geliştirmeliyiz.


Kovıd-19 ve Anksiyete hakkında

Anksiyete, korkuya benzer bir duygudur. Ortaya çıkaran uyaran korkudaki kadar net değildir. Korku, güvenliği tehdit eden ya da etmesi muhtemel bir tehlike karşısında yaşanan bir tepkidir. Bu tehdit bilinen, dıştan gelen, belirli ya da kaynağında çatışma olmayan nesne veya durumdur. Örneğin bugünlerde Kovid 19 diye bir virüs hepimizi korkutuyor. Anksiyete (kaygı) ise yine bir tehdide cevaptır. Ancak bu bilinmeyen, içten gelen, belirsiz veya kaynağı tartışmalı olan bir tehdittir. Psikiyatrik açıdan anksiyete, somatik belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı, nedensiz bir tedirginlik ve korku hali diye tanımlanabilir. Hastalar bu durumu "kötü bir şey olacakmış hissi", "hoş olmayan bir endişe hali" ya da "nedensiz bir korku" şeklinde ifade edebilirler.

Günlük yaşamda korku ile anksiyeteyi ayırmak kolay değildir. Örneğin, kötü davranan bir işvereni karşısında yaşanan tedirginliğin korku mu, yoksa işverene duyulan öfke duygusunu kontrol etme çabasının yarattığı anksiyete mi olduğunu belirlemek her zaman mümkün olmayabilir.Kaygı sık yaşanan bir duygudur ve her zaman bir hastalık belirtisi olarak düşünülmemelidir. Okulun ilk gününde, sevgili ile ilk randevuda ya da yeni ve değişik bir etkinliğin başlangıcında bir miktar kaygı duyulması normaldir. Fizyolojik anksiyetenin kişiyi uyarıcı, koruyucu ve motive edici özellikleri vardır.

Hastalık mı, Değil mi?

Uyaranın şiddeti ile ortaya çıkan kaygı beklenen düzeyde değilse, zamanla azalmak yerine değişmiyor ya da şiddetleniyorsa, görünen kısma terleme, titreme, uyuşma, çarpıntı, mide ağrısı, yumuşak gaita, baş dönmesi, adet düzensizliği, nefes açlığı gibi fiziksel belirtiler hakim ise, kişi katlanamıyor/ıstırap halinde ise, çalışamıyor, aile hayatı, sosyal hayatı bozuluyorsa ve kendi kendine kaygısında bir sorun olduğunu fark edip azaltmaya çalışıyor ise kaygının hastalık haline geldiği söylenebilir. Şu an yaşadığımız dönemde hepimiz korkuyor ve kaygılanıyor ama bir kısmımızda bu işlevimizi bozuyor neredeyse hayatımızı felç ediyor. Düşüncelerimizi bunun dışında birşeye yöneltemiyor ve odaklanamıyorsak ve evde izoleyken bile üzerimize hortumla virüs boca ediliyormuş gibi geliyorsa hastalık haline gelmiş demem kolaylaşır.

Ne yapacağız?

Kaygı bizi tedbir almaya sevketmişse yararlıdır. Ev dışında fiziksel mesafeyi azaltma, maske takma, temas durumunda yüz yıkama gibi. Yanlış tutuma örnek bütün gün TV ya da sosyal medyadan virüs haberleri takip etmek. YAPMAYIN. O kadar hızlı tedavi vb bulunmuyor. Günde en fazla 30 dakika yeter. Her gün kaç ölü vara odaklanmayın. Paniğinizi artırmak dışında işe yaramaz. Bütün gun haber takip etmenin diğer ucu inkar etmektir. YAPMAYIN. Mecbur değilseniz evden çıkmayın. Ekonominizin zorlanacağınızın farkında olup acısını alışverişten çıkarmayın. Gerekmedikçe markete gitmeyin. Gerekiyorsa maske ve dezenfektanla gidin. Stres arttıkça bağışıklık sistemi zarar görür. Bu yüzden yemeği artırıp şişmanlamayın. YAPMAYIN. Eğer spor yapmıyorsanız ve evdeysenin kalori alımınızı yarıya indirebilirsiniz. Az ve sık iyidir. Kafein bazı yararlarına karşın anksiyeteyi arttırdığı kesin olarak gösterilmiş bir maddedir. ABARTMAYIN. Kafeini azaltın. Çay, kahve, kola, enerji içeceği kafein içerir. Akşam saat 5'ten sonra alımınızı önermem. Günde 1-2'yi geçmesin. Sevdiklerinizle telefonla bile olsa konuşun. Havadan sudan konuşma diye küçümsemeyin iyi gelir. YAPIN. İleri yaşta izole tanıdığınız varsa aramayı görev edinin ama sevimli bir şekilde. Korkutucu şeyleri daha fazla konuşmanız korkunuzu azaltmıyor. Korona ile ilgili 1 saat konuşmanız hastalıkla ilgili hiçbir gerçeği değiştirmez, korkunuzu artırmaktan başka.

İşe gitmeye mecbur olanların korkusu daha fazla. Gelince imkan varsa giysilerin değişmesi, banyo, maske kullanımı riski azaltıyor. Lütfen dikkat etmeye çalışalım. Zor olsa da evdeki ileri yaşlılarla fiziksel temastan kaçınalım. Her hastalanan ölmediği de bilerek. Eve kalabilme şansınız varsa da sıkılabilirsiniz bu en doğal hakkınız. Kimse sıkıntıdan ölmez ki bu da iyi haber. İlla ''kendimi geliştirmem lazım'' veya ''hayatımın bir ayı boşa geçti'' gibi cümleler motive etmeyebiliyor. Kendinizi zorlayabilirsiniz ama yüklenmeyin. Sabah her zamanki saatte (8-8.30 iyi olur) kalkın. Giyinin (pijama haftasonu iyidir ama ruhu öldürebilir de). Örgü, dil eğitimi, çiçek bakımı, yeni bir yemek tarifi iyi gelebilir. Dikkatinizi hastalık dışı şeylere odaklar. Puzzle belli bir yaştan sonra demansı engellemek için iyidir. Ben modaya uydum, çalışmadığım zamanlarda ekmek yapıyorum.

Alkol, sigara hastalığa iyi gelmez. Sigara sakinleştirmiyor, bağımlılar nikotin azalınca geriliyor, yerine konulması iyi geliyor; o kadar. BIRAKIN. Bir amaçla alkol almak çok tehlikelidir; sakinleşmek, unutmak, uyuyabilmek için içmek zorunda hissediyorsanız tedavi gereksiniminiz başlamıştır. Eğer ıstırap haline gelmişse, yemeğiniz, uykunuz bozulmuşsa kafanıza göre sakinleştirici almayın. İnternet üzerinden bir psikiyatrist ya da psikologla görüşebilirsiniz. Çoğu yerde psikiyatri klinikleri hasta kabul etmeye devam ediyor. Anksiyete bozukluğu tedavi edilebilir hastalıklar arasındadır.

Anksiyete ile ilgili sorularınız varsa mesaj yazabilirsiniz.

2020_04_01_91443_1585715181._large.jpg

dementia_istock_000029744938_large.jpg

DEMANS NEDİR? nELER YAPILMALIDIR?

Demans (bunama) unutkanlıkla seyreden bir hastalık grubuna verilmiş genel bir isimdir. Bu gruptan en tanınmış hastalık Alzheimer Hastalığı’dır. Şeker, tansiyon gibi hastalıklar da tedavi edilmediği takdirde bunama yapabilir. İnsan ömründeki uzama da düşünülürse bunama için yeni çağın hastalığı diyebiliriz. Yavaş başlayan sinsi bir hastalıktır.

Risk faktörleri nelerdir?

Kadın olmak, düşük eğitim düzeyi, kalp damar hastalıkları, yüksek kolesterol, sigara ve yoğun alkol tüketimi, ailede benzer hastalık olması riski artırmaktadır.

Tedavisi var mıdır?

Başladıktan sonra geri dönüşü olmadığından koruyucu hekimlik daha önemlidir. Bazı ilaçlarla ilerleyişi yavaşlatılabilir ya da durdurulabilir. Hastalığın belirtilerini azaltmak ve hastaların günlük yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak tedavi hedeflerindendir. Düzenli fiziksel egzersizin koruyucu olduğu ile ilgili pek çok yayın vardır. İleri yaşlarda farklı bir aktiviteye başlamak da önerilmektedir; örneğin yeni bir dil öğrenmek ya da yeni bir spora başlamak gibi.

Düzeltilebilir demans nedenleri arasında guatr benzeri hastalıklar, vitamin eksiklikleri de olduğundan bunların mutlaka gözden geçirilmesi gerekir.

Bakımdaki sorunlar nelerdir?

Hastalığın evresine göre sorunlar değişir, ileri evrede yatakta bakım gerektiğinden buna yönelik düzenleme şarttır. Her evrede bakım veren kişiye fiziksel ve psikolojik anlamda destek gerekebilir. Bu kişilerde özellikle yalnızlarsa tükenmişlik sendromu gelişebilir. Sürekli gezinme isteği, evden uzaklaşmalar, düşmeler hastaların yaşayacağı sorunlardandır. Hastalar hırçınlık hatta saldırganlık yapabilir. İlk evrelerde yalnız yaşayan hastalarda unutkanlık nedeniyle ev içi kazalar olabilir. Ocağın açık kalması, sıcak suyla banyo yapma sık görülür. Evde bakımveren birinin varlığı destekleyicidir. Ev içinde hastalar için düzenleme gerekebilir. Akşam kapıların kilitlenmesi, balkon kapılarının iptali, odaların kapısına resimlerin asılması, okuyabilecekleri büyüklükte saatin göz hizasında bir yerde asılı olması küçük ama işe yarar önlemlerdir. Hastanın kaybolması riski için giysilerin içine ad ve adresi belirten bir yazının dikilmesi de hayat kurtarıcı olabilir.

En önemli sorun erken tanıdır. Özellikle ailede bu tür sorun bulunanların belli yaşlardan sonra rutin kontrolünde fayda vardır. Alzheimer gibi genetik yönü olanlarda erken tanı da mümkün olmaktadır. Unutkanlık vb. bir belirti de yaşa göre normal olarak değerlendirilmemeli ve mutlaka araştırılmalıdır. Unutmayalım demans oluşturan bazı hastalıklar tedavisi mümkün hastalıklardır. 50 yaşından sonra zihin işleyişimiz kontrol edilmelidir. Psikiyatristinizden bunu özel olarak talep edin. Gözden kaçmamasını sağlarsınız. Demans önlenebilir bir hastalıktır. Bunama insan ömrü uzayınca kaçınılmazmış gibi gelmeye başladı. İşte bunamayı önleyebilmek ya da geciktirebilmek için 1-2 ipucu;

  • Akdeniz tipi beslenme

  • Günde 1 saat yürüyüş

  • 50 yaşından sonra yeni bir aktivite (yeni bir dil, yeni bir spor ya da yeni bir müzik aleti)

  • Sıkı sosyal ilişkiler


Depresyon Nasıl Tanınır?

Çağın önemli sorunlarından biri depresyon. Kadınlarda daha çok görülse de her iki cinsiyeti de etkiler. Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır. Uzun zamandır depresyonla ilgili belirtileri olan kişiler depresyonu kişilikleri gibi algılayabilirler. Normal kabul edilen durumlar tedaviye ulaşmayı engeller. Dünyada depresyon hastalarının yarısından fazlası düzenli bir tedavi almıyor ya da hiç tedavi almıyor.  Depresyonun nasıl ortaya çıktığını bilirsek en azından ilk adımı atmış oluruz.

Depresyon belirtileri nelerdir?

  • Mutsuzluk, keder, üzüntü; siz farkedebilirsiniz ya da yakınlarınız gözlemleyebilir.

  • Enerji, istek kaybı, her zaman ilgi duyulan şeylere ilgi azalması.

  • İştahda azalma ya da tersine artma; bu durum kilo verme veya alma ile sonuçlanabilir.

  • Ölüm düşünceleri

  • Konsantrasyonda  azalma

  • Cinsel istek azalması

  • Uyku sorunları

  • Ajitasyon ya da yavaşlama

  • Değersizlik ya da suçluluk düşünceleri

Bu belirtilerden yakınıyorsanız ve yakınmalar 15 günden daha uzun sürmüşse psikiyatrik değerlendirmeye ihtiyacınız olabilir. Nasıl olsa bir şey değişmeyecek demeden uygun tedaviye bir an önce başlamak tedavinin süresini kısaltır.

Depresyon tekrarlayıcı bir hastalıktır. Atak sıklığını azaltmak için düzenli egzersiz çok faydalıdır. Pek çok bilimsel yayınla da gösterilmiştir. Doyurucu iş ve aile ilişkileri, paylaşımda bulunacak yakın arkadaşlar ve  sosyal desteğin de korumada önemli yeri vardır. Bu konularda danışma almaktan çekinmeyin.  Tedavi almak aynı diğer beyin hastalıklarında olduğu gibi utanç duymadan yapılaması gereken bir hakktır. Bazan tek bir ilaç ya da terapi seansları hayatınızda büyük değişiklik yapabilir.

depressıon.jpg